1946 doğumlu bir İngiliz Julian Barnes. Birçok ödülü var edebiyat alanında. Elimdeki kitabı
ise ilk basımı 1986'da yapılmış olan 10 ½
Bölümde Dünya Tarihi. Bu yazarın Flaubert'in Papağanı adlı eserini duymuştum ama kimin yazdığı aklımda kalmamıştı. Bu kitapla da kendisiyle tanışmış olduk. Barnes 2011'de Man Booker ödülünü - nihayet-
almış. (Nihayet, çünkü İngiltere'de sevmeyenleri de çokmuş. Fransız kültürüne
duyduğu hayranlık onu ülkesi okurlarından uzaklaştırırken Fransızlardan ödüller
almış. Filan… )
Elimdeki Afa yayınlarının 1997'deki baskısı. Çeviren Armağan
Anar. Geçen ay okuduğum bir kitap.
Roman, Nuh peygamber kıssasını ters bakışlarla yeniden
kuruyor. Birbirinden bağımsız ama deniz,gemi,kaçış,kurtuluş,aşk temaları
çevresinde kurulmuş 10 bölümden ve , Parantez diyerek, yazarın bizzat Julian
Barnes olarak aşk üzerine yazdığı bir bölümden oluşuyor.
Güzel bir kitap. Ama bütün dinlerin peygamber ve insan
neslinin ikinci atası olarak kabul ettiği Nuh için hiç de iyi şeyler
söylemediğini hatırlatayım, bu tip konularda hassas olanlar için.
Barnes, bu romanda bilindik Nuh kıssasını hayal gücü ve
ironi ile tersine çevirmiş. Haliyle, inanç, dindarlık anlayışını da sorguluyor
inceden inceye.
Hastaydım ve negatif eleştirel dikkatimi :) tam toparlayamadım okuma sürem boyunca. Bunun dışında akıcı,
anlaşılır, kinayeli, zeki bir üslupta, usta işi bir roman olduğunu
söyleyebilirim.
Seneler evel ilk kez Can Yayınlarınca okura ulaştırılan Flaubert'in papağanı ile tanımıştım kendisini. O güne kadar böyle kitap okumamıştım. Konuyu ele alışı çok ilginçti. Gustave F. hakkında her şey kitapta yer alıyordu. Ardından bu bahsettiğin kitabı okudum. Uzun süre okumaya ara verdim. Bir on yıl kadar sonra tekrar okumaya başladım. Şu sıra en son romanını okuyorum. Her kitabını farklı biçim ve biçemle ele alması farklı konuları ele alması hoşuma gidiyor. Bir J.B. kitabını eline aldığında yeni bir yazarla ilk kez karşılaşıyor gibi oluyorum çünkü. Bulabilirsen Flaubert in Papağanı'nı okumalısın. Farklılığı hoşuna gidecek, hele ki Madame Bovary'yi okuduysan.
YanıtlaSilBooker ödülünden haberim yoktu doğrusu. Hem senin hem de Vladimir'n yazdıklarını okurken hiç Barnes okumamış olduğumu farkettim. Bu kitabın ismi çok çekici gelmiştir hep, Flaubert'in Papağanı da Madame Bovary ile kurduğu ilişkiden dolayı göz kırpıyor insana. Bir ara okuyayım diye heveslendim ama kimbilir ne zaman:)
YanıtlaSilSevgiler Narda!
Vladimir'in okuma zevkine ve yorumlarına güvenirim :) Barnes benim de listemde olacak bir yazar.
Silsana da sevgiler puslu bir İzmir'den :)