Adı : Ölü Canlar
(Yazarın ölümünden sonra derlenip toparlanan yine de eksik haldeki 2. cilt de dahil)
Yazarı: Nikolay Vasilyeviç GOGOL (18o9- 1852 )
Yazarı: Nikolay Vasilyeviç GOGOL (18o9- 1852 )
Yayınevi: Cem
Basım yılı: 1991
Çeviren: Ahmet Ekeş (genelde iyi ama bazı yerlerde cümleler sarpa sarmıştı.)
Baştan söyleyeyim de bu uzun metni okumak istemeyenler için kestirme olsun: İlk sayfalarda kendimi veremesem de çok güzel bir macera(!) romanı. Okumak isteyenlere rahatlıkla öneririm. Tabii 2. cilt de tamamlanmış olsa daha iyi olacaktı. (Gogol 12 sene boyunca uğraşmış 2. cilt için ama ömrü vefa etmemiş.) Lakin Çiçikov’un akibetini yazmış Gogol. Bu da bir şans biz okuyucu için, değil mi?
(Bir de başka ne okumuştum ben Gogol’den diye düşündüm: Taras Bulba romanını ve üç öyküsünü: Palto,Burun,Fayton. Aa, bir de okumadığım e-kitap; Hatıra Defteri. Onları da ayrı yazayım değil mi?)
Doğrudan arka kapak:
Ölü Canlar, gerçekçi Rus edebiyatının özgün yazarlarından Gogol’ün, üzerinde çok tartışılan ve kuşkusuz en beğenilen yapıtıdır.
(Benim notum 1: Tartışılmasının içerik/ konu yönünden bir sebebi şu olabilir: Kendi ülkesinin insanlarını, hassaten üst ve orta tabakasını ve yöneticilerini acımadan eleştiriyor, küçük düşürüyor, ülkesinin ve insanlarının geri kalmışlığını, açlık ve sefaletini, rüşvetin alıp yürümüşlüğünü, tembellik ve sefahat düşkünlüğünü vb.ni gözler önüne seriyor. Hatta romanın bir yerinde “Önünden her an gelip geçen sıkıcı, ters, gerçekçiliğiyle insanı üzüntüye boğan kişileri bir yana bırakıp yüksek değerli kişileri(…) anlatan,… kendi bulunduğu yüksek ortamdan, zavallı yoksul kardeşlerinin arasına inmeyen, toprakla hiçbir ilişkisi kalmamış….bir yazar da mutludur…..Onun (sevilme ) gücüne kimse ulaşamaz.(...) Bu insanların yaralarını aman vermez iğnesiyle deşerek halkın gözleri önüne seren yazarın talihi böyle değildir.(…)” diyor Gogol: (s:148-149)
Alaycı dili ile ustaca yaptığı yergiler küçük düşürmelere kadar varıyor.
Kullandığı uslüp açısından da ; yazar-anlatıcı olarak kendini takdim ediyor, çoğu yerde ilahi bakış açısını getirse de bu, öyle olmadığı zamanlar da oluyor: Kendi düşüncelerini, sözde anılarını paragraf paragraf yazabiliyor, yan kahramanlar için “ o an için ne düşünüyordu bilinmez ama biz Çiçikov’a dönersek…” tarzında cümleler kuruyor. Rus edebiyat tarihini filan bilmem ama bu üslubu da tartışılmış olabilir,en çok da gerçekçi olması,lay lay lom bir konu seçmemiş olması…)
Romanda 19. yüzyıl Rusya’sının bir toplumsal olayı, eşine az rastlanır bir yergi gücü ve usta betimlemelerle anlatılır: Köleliğin kaldırılmasından önce toprak sahipleri çalıştırdıkları köylü sayısı kadar vergi ödemek zorunda oldukları gibi devletten para da alabilirlerdi. Bundan yararlanmak isteyen roman kahramanı Çiçikov, ölü canları yani ölü köylüleri karşılık göstererek devleti dolandırmaya kalkar. Konusunu Puşkin’in önerdiği söylenen bu romanda Gogol, Rus köylüsünün acıklı hayatını ve Çiçikov’un şaşırtıcı kişiliğini kendine özgü canlı mizahıyla dile getirir.
( Benim Notum 2: Sadece köylü değil, onın sefaletine en çok katkısı olan Rus orta sınıfını da tabii ki, çiftlik ağaları ile memur ve vali, savcı, genel valileri ile orta halli bir kentin yönetici-memur takımını da, hem de eşleri ile. Bu arada hanımlar fena dayak yiyor bu eserde Gogol’den. Aklıma, Gogol’ün kadınlar tarafından çirkin bulunup itibar edilmediği bilgisi geldi. Ondan olabilir bu şiddetli alaylar. Tabii kitaptaki hatunlar eleştirilmeyi hak eden karakterler ama yine de bir kadın cinsine düşmanlık sezdim ben:)
( Benim notum 3 : Ben gerçek hayatta kaç karakterle karşılaştım da ilginç bir karaktermiş ya şu bizim Çiçikov diyeyim? Diyemem efendim. Ama buraya da özetleyeceğim, zira böyle klasik kitapları öyle kapılıp okuyorum ki sonra detaylıca anlatacak bir şey bulamıyorum bellek çekmecelerimde. Yazayım da unutmayayım bari, soran moran olursa açar okurum icabında:)
Gelelim aldığım diğer notlarıma:
Yan karakterler haliyle ana hatlarıyla ama güzelce çizilmiş:
Nozdryev, insana avaz avaz, “Atma, din kardeşiyiz!” dedirtecek cinsten yalancı, üstelik de kumarbaz, adamın yaşaması kumara bağlı!
Manilov; tatlı dil, temiz kıyafet budalası bir görünüşe göre karar verici, argoca; saftirik.
Sobakeviç, hem cimri,hem içten pazarlıklı, hem kimseyi beğenmeyen burnu büyük bilmiş,hem de üçkağıtçı.
Bayan Karaboçka, dul bir ihtiyar, ama öyle aptal ve kalın kafalı ki yahu kadın sen bunca sene ne diye yaşadın, dedirtiyor.
Plyuşkin: Çöp ev sahibi kafadan kontak, cimrilerin piri ihtiyar ve yalnız Plyuşkin…Misafirine yıllardır saklanmaktan tozdan bir örtüye bürünmüş ve içine sinekler düşmüş likör ikram eden…Plyuşkin
2. cillte karşımıza çıkanlar:
Burada özellikle Gogol’ün “olması gereken Rus insanı/ Rus Beyi” olarak takdim ettiğini rahatça düşünebileceğimiz Konstanjoglo dikkatimi çekti. İlginç gelen bir şey de Gogol’ün bu şahsın atalarının aslen Rus olmadığını yazması, onu anlatırken. :)
Diğerlerini anmayacağım, yoruldum zira:)
Gelelim Çiçikov’a: insanların genel olarak soyluluk,iyi giyim, güzel konuşma ve kibar, ağırbaşlı (!) davranış düşkünlüklerini/zaaflarını/sığlıklarını kullanarak onlarla dostluk kuruyor, isteklerini yapmalarını sağlıyor…
Zaman geçtikçe Çiçikov'daki kişilik değişimlerinin ne kadar kalıcı ve geri dönülemez olduğunu, tutkuları için yaptığı sahtekarlıkları bile masum, haklı görerek kendini temize çıkarttığını görüyoruz…
Bir not daha: İkinci cillteki tutuklanış sahnesi ve delireyazıp da Murazov’un telkinleri ile pişman olmaya başlaması, hayatını dürüstlük ve iyiliğe adayabilecğine inanması, bir saat sonra gelip de otuz bin ruble rüşvetle hapisten kurtulabileceğini söyleyen bir eski dostu memuru duyar duymaz nasıl da unutuyor , bayıldım o sayfalara!
Biraz da ezgi..
YanıtlaSil?
YanıtlaSilÖlü Canları okumak bir nasip olmadı!
YanıtlaSilÖnüne hep başka kitaplar geçti...
Hem bir Rus klasiği hem harika bir yergi, hem de macera okumak isteniyorsa bu kitap biçilmiş kaftan. Doğrusu ben de "Gogol'den zaten Taras Bulba'yı okumuştum" diye Ölü Canlar'ı erteliyordum ama keşke önce Ölü Canlar'ı okusaymışım. Klasiklerden okumak isteyenler için hiç de kötü bir seçim değil:)
YanıtlaSilben sevmiyorum ölü canlar'ı, vur beni :(((
YanıtlaSilBu seferlik affediyorum, bir daha olmasın!
YanıtlaSilBen de Taras Bulba'yı sevemedim. Ölü Canlar'daki uslüp sardı beni, okudukça. Bir de Rusya'daki devrimi nelerin hazırladığını görme bakımından bu tip romanlar fikir veriyor.
http://www.youtube.com/watch?v=YB1d0lcQfWc
YanıtlaSilKusura bakmayınız. Benim kafam yerinde mi.. Hüzünden ağlamaktan...
Üzüntü sebebiyle olmasın da nağmeler veya tefekkür sebebiyle olsun :)
YanıtlaSilHazret ney için inlemekte, şikayet etmekte demiş ya bu keman için de bir şeyler dememiz lazım...
Türkiye'ye de gelmemiş miydi bu sanatçı yakınlarda? Öyle hatırladım sanki...
ben de Taras Bulba'yı sevdim :))) sanırım bu sefer affetmezsin :)) ama ne yapayım taras Bulba'nın filmini de izlemiştim ve bazı cümleler hala aklımdadır.
YanıtlaSilBuzzz gibi bir karakter ve kitap diye aklımda kalmış. Şİmdi tekrar mı okuyayım Bulba'yı?
YanıtlaSilEh, napalım, okuma severlere saygımız sonsuz:)Asgari müşterekler de yeter :)
Svgilerimle efenim.
bence bulabilirsen filmini izle. yul brynner ve tony curtis oynamıştı, nefisti. tabii tarihe değil, oradaki aşka ve baba oğul ilişkisine odaklanmalısın, hele babanın oğlunu vurduğu son sahnedeki diyaloglar...
YanıtlaSilşİMDİ KİTABI TEKRAR OKUYORUM, FİLME GELİNCE, ŞİMDİ MAVİ GÖZLÜ KIVIRCIK SAÇLI CİVAN GİBİ TONY'NİN FİLMİNDEN BAHSEDİYORSUN :)
YanıtlaSilGeniş zamanlarda okunacak bir kitap diyelim,aslında çok akıcı.İnsan aklının nasıl hile hurdaya çalıştığına da iyi bir örnek :) Ama herkes sevecek diye bir kural yok Edakcks:)
YanıtlaSil